İnsan ve Sanat; Okumak ve Yazmak
“Oysa yazmak, bir bakıma, dünyayı (kitabı) kırmak ve yeniden yapmak demektir.” Roland Barthes
Sanat, Allah’ın yaratıcılık sıfatının insandaki tecellîsiyle meydana gelir. Sanat, estetik temellidir. Nasıl ki “Allah güzeldir, güzeli sever”, insan da güzelliğe meyilli ve güzellikten zevk alır. Güzelliğin esere dönüşmesi ancak sanat aracılığıyla gerçekleşir. Ernst Fischer, sanatın görevini şu sözle belirtir: “Sanat, insanla dünya arasında daha köklü bir ilişkiyi açığa vurmaz mı?” Dünyayı değiştirebilme gücünü gösterebilecek tek yaratık insandır. Onun etkenliği de değiştirme gücünden gelir. İnsanın varoluşunda, dünyayı değiştirme, ona yeni bir biçim verebilme yeteneği vardır. Bu yeteneğin genel adı yaratıcılıktır. Sanat da yaratıcılığın bir ürünü, hatta kendisidir. (Adnan Binyazar, Toplum ve Edebiyat, s. 9-10)
Sanatın geniş kitlelere ulaşan en önemli dallarından biri de edebiyattır. Edebiyatın temelinde ise okumak, yazmak ve dil zevki vardır. Edebiyat yoluyla insan duyarlık kazanır, yaratılmışı kavramaya çalışır, düşünebilmeyi başarır, yeni bir bakışla dünyayı değerlendirir. (Binyazar, a.g.e., s.171) İnsan, edebiyattan düşünmeyi, sorgulamayı, eleştirel bir bakış açısına sahip olmayı öğrenebilirse, hayata karşı direnç aşılar. İnsan düşündüğü oranda var olur. Dikkatli ve eleştirel okuma, iyi anlama, yerinde yorumlar yapma alışkanlığını da kazandırır. İyi anlama kişiyi yanılgılardan kurtarır, yerinde yorumlar yapabilmede, kuşkudan sıyrılmada kitabın büyük rolü vardır. (Binyazar, a.g.e., s. 67-8)
Umberto Eco: “Metin, okurlarından kendi işinin bir kısmını üstlenmelerini isteyen tembel bir makinedir, yani yorum sağlamak üzere tasarlanmış bir araçtır.” der. (Semih Gümüş, Okumak ve Yazmak, s.130). Dolayısıyla edebiyat aracılığıyla insan, yorumlamayı, yeniden kurmayı, yeni anlamlar oluşturmayı, kendini, dünyayı yeniden inşa etmeyi öğrenir. Rita Felski: “Metin aynamızdır. O aynalar bazen bizi açığa düşürür, bilmediklerimizi yüzümüze vurur, yalanlarımızı ortaya çıkarır, görme biçimimizi sınar, bazen de onlarda tam kendimizi görmenin hoşnutluğunu yaşatır.” derken edebiyatın insana tuttuğu aynadan söz eder.
İnsan ve Yazı İlişkisi
Avusturyalı yazar Peter Handke yazının kendi yaşamında ne kadar büyük bir yeri olduğunu, onun ruhunu, dünya görüşünü, dünyaya bakışını, yaşam biçimini şekillendiren en önemli unsurun yazarlar ve onların yapıtları olduğunu söyler; dünyayı anlamak ve onun gerçeğini yakalamak için yazının gereğini vurgular: “Edebiyatın gerçekliği, gerçek gerçeklik için gözlerimi açtı ve beni eleştirici yaptı. Kim olduğum, çevremde neler olup bittiği konusunda beni o aydınlattı. Bir okuyucu ve aynı şekilde yazar olarak da edebiyatta benim için neyin önemli olduğunu anladığımdan bu yana, tabii gerçekliğin bir parçası olan edebiyata karşı ilgi duydum ve eleştirici oldum.
Bir edebi eserden kendim için bir yenilik beklerim, beni pek az da olsa değiştiren bir çevre beklerim; bana gerçekliğin henüz düşünülmemiş, henüz bilincine varılmamış bir imkânını fark ettirsin, yeni bir görme, söyleme, düşünme, var olma imkanı. Kendimi edebiyat aracılığıyla değiştirebildiğimi, edebiyatın beni başka biri haline getirdiğini fark ettiğimden bu yana edebiyattan beni değiştirecek yeni bir imkân bekler dururum, çünkü kendimi son halini bulmuş hissetmiyorum. Ve ben kendimin ancak edebiyat sayesinde daha bilinçli yaşayabildiğimi fark ettiğim içindir ki, edebiyat sayesinde başkalarını değiştirebileceğimden eminim. Kleist, Flaubert, Dostoyevski, Faulkner, Robbe-Grillet benim dünya bilincimi değiştirmiştir.”(Yılmaz, Özbek, Okumak, Anlamak, Yorumlamak, s. 2-3)
Görüldüğü üzere İnsanın varoluşunu gerçekleştirmesinde okumak ve yazmak büyük öneme sahiptir. Edebiyat bu iki imkânı da kendinde barındıran bir alandır. İnsanlık tarihi yazıyla başlar. Yazı ile insanoğlu, varlığını ve evrendeki sonsuzluğunu fark eder. Yazmak çağrıda bulunmak, topluma bir şeyler götürmek, dünyanın üstündeki örtüleri kaldırmak isteğidir. Yazı insanoğluna düşünme ve varlığına güven duyma imkânı sunar. Okuyan insan kendi kendine bir dünya kurar, yaratılan güzellikleri, kendi yarattıklarıyla birleştirir. (Binyazar, a.g.e., s. 23-58). Böylece sanat ve okuyucu arasındaki ilişki başlar. İyi kitaplar aracılığıyla bireyin, kendini, benliğini, kimliğini edebiyat yoluyla gerçekleştirmesine zemin hazırlanır.